Jako Papağanı Bir Haftada Evcilleştirin

 Jako Besleyen Birinin Eğitim Tavsiyeleri ve Aşamaları (Yaşanmış , Denenmiş ,Sonuç Alınmış Tavsiyelerdir:

Değerli Arkadaşlarım;
Aşağıda gördüğünüz yazı Jako besleyen ,benimde kendisinden çok şeyler öğrendiğim şu an ulaşılamayan (bu yazı yazılırken ulaşılamıyordu) bir internet sitesinden (www.papaganailesi.net) not aldığım gerçek bir günlüktür. Tavsiye ve tecrübelerini anlatan kişinin rumuzu Zirzun dur. Zirzun , papağanı Rika ile ilgili anılarını , tecrübelerini günlük olarak tuutmuş ve yayınlamıştır. Zirzun un tüm paylaşımlarını zamanında not etmediğim için şu an çok pişmanım.Fakat sizin çok faydalanacağız notları burada paylaşabildiğim içinde mutluyum.Zirzun şu anda nerededir ? Rika yıllar sonra iyi bir eğitimle hangi seviyelere gelmiştir bilemiyorum. Umarım Zirzun a birgün biyerlerde ulaşır , eşsiz tecrübelerinden yine istifade etme imkanı bulurum. Şimdi lafı uzatmadan sayfayı Zirzun a bırakıyorum. Buradan kendisine selam ve saygılarımı iletiyorum...
Not: Yayınlanan günlük tarihleri tam not edilemediğinden bilgiler biraz karışık olarak yayınlanmıştır.Bilgilerin tamamını okuduğunuzda anlam bütünlüğü şekillenecektir.Karışık yayın için kusura bakmayın.
Power Pause Tekniği:
Amacı Nedir?

  • Power Pause tekniğinin amacı siz ona yaklaştığınızda hırlayan, korkan, agresifleşen, hatta ısıran kuşları sakinleştirmektir.
  • Kafesin içinde veya dışında, ele alıştırmada, yeni insanlarla tanıştırmada, ısırma alışkanlığından vazgeçirmekte, hırlamayı azaltmakta vs. kullanılır.
Nasıl Uygulanır?
  • Kuşunuzun kabul edeceği bir mesafede durun.
  • Bu mesafeden onunla 20 sn kadar ilgilenin. Sesinizle sakinleşiyorsa konuşun, ya da sadece gülümseyerek durun. Kanatlarına, kuyruğuna, bacaklarına bakın.
  • Sakin hareketlerle arkanızı dönün. 20 sn kadar bekleyin. Beklerken kuşla konuşmayın, kuşa bakmayın, tamamen ilgisiz kalın.
  • Önünüzü dönüp bir adım atın. Artık kuşunuzun kabul edeceği mesafenin içine girdiniz. Sinirlenebilir, tüylerini kabartıp öne atılabilir. Sakinleşip sizin varlığınızdan rahatsızlığı kalmayana kadar bekleyin. Bu sırada ona gülümseyin, onu sakinleştiriyorsa konuşun. Sakinleşene kadar kıpırdamadan onun yakınında durun. Genelde sakinleşmeleri 1 dk yı aşmıyor.
  • Sakinleşince arkanızı dönüp kabul ettiği mesafeye geri dönün. 20 sn kadar onunla iletişim kurmayın.
  • Önünüzü dönüp iki adım atın, yani az öncekinden birazcık daha yaklaşın. Aynı şekilde sakinleşene kadar bekleyin.
  • Kabul ettiği mesafeye geri dönün.
  • Artık nasıl yapacağınızı anladınız. Her defasında kuşa biraz daha yaklaşarak sakinleşene kadar bekleyin ve sakinleştiğinde kabul ettiği mesafeye dönün.
  • Son olarak kuşun yanına geldiğinizde eğitimi bitirin.

    NOT :
  • Tüm bu süreç beş dakikayı aşmasın. Çok agresif kuşlarda belki 7-8 dakika sürebilir.
  • Gün içinde aralar vererek eğitimi tekrarlayabilirsiniz.
  • Eğer kuş clicker eğitimi almışsa, her sakinleştiğinde clicker kullanarak doğru bir şey yaptığını anlatabilirsiniz. Clicker'ı bilmiyorsa gerek yok.
Bunu uygulamak size ve kuşunuza ne kazandıracak?
  • Kuşunuza agresifliğin, hırlamanın, ısırmanın ona bir şey kazandırmayacağını; aksine eğer sakin tutum sergilerse sizin de onu rahat bırakacağınızı öğretmiş oldunuz!
  • Zamanla, artık yanına yaklaştığınızda agresiflik sergilemeyen bir kuşunuz olacak!
  • Bunu yaparken kuşu hiç bir şey yapmaya zorlamadınız. Zorlamasız, sevgiye dayanan bir ilişkinin ilk adımını atmış oldunuz!
  • Bu sırada ısırılmadınız, saldırılmadınız ve kısa bir süre sonra varsa hırlama da kesilecek.
Jako Eve Geldikten Sonra İlk Yedi Gün :
Merhabalar.

Şimdi sizlere papağanım (jako) Rika’ya temel evcilleştirmeyi nasıl verdiğimi gün gün yazacağım. Bu notları hergün, günlük gibi tuttum. Papağan evcilleştirmenin tek bir yolu yoktur, burada yazanlardan kısmen yada tamamen yararlanmak, hatta kendi yönteminizi de geliştirmek isteyebilirsiniz.

1. haftanının sonunda tamamen vahşi olan 1,5 yaşındaki kuşumdan beklediğim davranışlar şunlardı:
-Hırlamayı kesmesi
-Isırmaması (Isırma sorunu ile ilgili ayrıntılı yazı 'Jako Davranışları ve Anlamları' sayfasında)
-Kolda durmayı öğrenmesi
-Elden mama yemesi
-Spreylenmeyle tanışması
-Temel komutların (çık, evine gir, mama, su vs.) anlamlarını öğrenmesi

Neticede Rika jako olduğu için hızlı öğrenen bir kuş ve ben de sanırım kendimi doğru ifade edebildim ve sonuç, beklentilerimin çok üstündeydi. Ancak şunu belirtmeliyim, çocukluğumdan beri papağanlarla ilgileniyorum ve sayısız kuşevcilleştirdim. Bu nedenle eğitim verirken tecrübenin verdiği bir rahatlığa sahiptim. Daha önce bu konuda tecrübesi olmayanlar, burada yazdıklarımı aynıyla uygulayamayabilir. Kuşlar konusunda tamamen tecrübesiz eğitimciler, kuşlarıolumlu tepki veriyor da olsa, eğitim sürecini ağırdan almalıdır. Bu bir yana, papağanınızın yaşı, cinsiyeti, geçmişi ve karakterine bağlı olarak benim yaptıklarımı 1-2 aylık bir süre içinde yapmanız gerekebilir.
Evcilleştirme aşamalarına geçmeden önce, şunu önemle belirtmem gerek. (kötü geçmişi olmayan, psikolojisi bozulmamış) her papağan evcilleşir, üstelik kolay evcilleşir. Eğer evcilleşmiyorsa, yada süreç uzuyorsa, sorun onda değil, sizdedir. Bunu öncelikle bir yere not edin.
İkinci olarak, papağanlar akıllı ve hisli hayvanlardır. (ısırmasından korkarak yaklaşırsanız bunu anlar, sinirliyseniz anlar, üzgünseniz anlar. Kuşunuzun sezgileri sizinkinden çok daha kuvvetlidir, bunu unutmayın ve ona göre yaklaşın.) Yaptığınız herşeyin bir mantığı olmalı. Neyi neden yaptığınızıona “davranışlarınızla” anlatmalısınız. Kesinlikle anlayacaktır. Yaşı ne olursa olsun, eğer plansız, öylesine yaklaşıyorsanız kuşunuza, onu eğitemezsiniz ya da yanlış eğitirsiniz. Papağan eğitimi sabır gerektirir ancak evcilleşme süresi ayları, hatta seneyi buluyorsa, hem o hayvana yazık, hem de size. Papağan doğası gereği kendisine neyin ne olduğunu gösterecek bir sürü liderine ihtiyaç duyar. Eğer sürekli onun tepkilerine, isteklerine göre hareketlerinizi belirliyorsanız, “onu sürü lideri” yaparsınız ve bu kuşiçin ağır bir yük. Böylece ancak o istediği zaman evcilleşir, istediği şeyi yer, istediği gibi ısırır, kaçar, korkar, hırlar vs. Fakat sürü lideri olmak zorbalık yapmak değildir, ona karşı anlayışlı, sevecen fakat hafif ısrarcıolmak durumundasınız. Biraz ısrarcı olmanız onu sizden soğutmaz, bundan korkmayın ancak hayvanı bunaltacak kadar ısrar (ki buna onunla inatlaşmak demek daha doğru), yüksek sesle bağırmak, azarlamak, vurmak vs. kaba davranışlar, kuşunuzun sizden korkmasına sebep olur. Hatta bu davranışları göstermeye meyilliyseniz kuş beslemeyin bile.
1. gün Rika eve öğlen 11-12 sularında geldi. Eve geldiğinde kafesi hazırdı; suyu, yemi, oyuncakları vs. Kutusundan kafese büyük bir macerayla geçiş yapar yapmaz çılgınlar gibi bağırmaya ve hırlamaya başladı. Yapılacak ilk şey bağırmayıkestiği yere kadar geri çekilmek ve beklemek. Bu arada onunla EN tatlı ses tonunuzda, yumuşak ve “kısık” bir sesle konuşmanız gerek. Bir süre sizi dinlemeyecektir ancak sesinize alışmalı. Rika’nın alanı 1,5 metre kadardı. Ona etrafı izlemesi ve kafesini tanıması için fırsat verdim. Günlük hayatıma devam eden beni ve bulunduğu odayı bir kaç saat inceleyince, evden dışarı çıktım, onu biraz mamasıyla, suyuyla başbaşa bıraktım. Bir kaç saat yanlız kalmak ona iyi geldi, döndüğümde mamasınından bir kaç lokma almış olduğunu gördüm. Bu iyiye işaret. Kafesinin içinde biraz rahatladığını, hafifçe kabardığını görünce, kafese yaklaşmaya başladım.(kafes yüksekliği sizin göz hizanızla aynı olmalı.Hatta azıcık yukarıda olursa, kuşa güven verirsiniz. Vahşi hayvanlar kendilerine tepeden bakılmasını sevmez, tehlikeli bulur. Ancak bu yanlızca temel eğitimi alıncaya kadar. Sürekli size tepeden bakarsa, kendisini sizden üstün konumda görür.) Tabii ki, 1,5 metre sınırına gelince avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. O kadar ki, kendi sesimi duyamıyordum Fakat bağırmasına kesinlikle aldırmak yok, kafese dahada yaklaştım. (kafesle aramda bir 50-60 cm kalana kadar) Burada önemli bir husus, GÖZ TEMASI KURMAK YOK. Başka yerlere bakmak, ama kesinlikle onun gözünün içine bakmamak gerek. Rika bağırdıkça bağırdı(komşular ne düşündü bilmiyorum), kendisini kabarttı gagayı açtı (ben tehlikeliyim, gagam var, ısırırım tehditleri) ancak bir adım bile geri çekilmedim, kıpırdamadım ve öylece durdum, tatlı tatlı konuştum. Rika’nın bağırtıları biraz hafifledi, baktı bağırarak beni geri püskürtemiyor. Bağırtısıhafifleyince hemen (ani hareketlerle değil) geri çekildim, “aferin” dedim ve onu biraz rahat bıraktım. Akşama kadar bu olayı on kere yaptım herhalde. Ne zaman bağırmayı kesti, geri çekildim, ne zaman sesini yükseltti hiçbiryere ayrılmadan orada bekledim. Bu ona, bağırırsa orada duracağımı, ama susarsa, benden kurtulacağını öğretti. (ÖNEMLİ BİR NOT: Hayvanın size gösterdiği olumlu tepkileri suistimal ederek, süreci hızlandırmaya çalışmayın. Sustuğu anda geri çekilin, daha ileriye gitmeyin. İlerde ısırma davranışı içinde bu önemli. Isırmayıp, gagasıyla sizi itiyorsa yapma diye, elinizi çekin. Onun kibar uyarılarını dinlemezseniz kuşunuz daha sert tedbirler alır.)

Günün sonunda hırlama mesafesi 40 cme kadar gerilemişti. O da eskisi gibi değil, homurdanma olarak. Bugünün eğitimi bu kadardı, akşam saat 9,5 gibi uykuya yatırdım. Gece boyunca içsin diye, su yerine ılık papatya çayı koydum(papatya çayı kuşlarda strese iyi gelir) Geceleri ona su yerine papatya çayıvermeye 3 gün boyunca devam edeceğim. Böylece ilk günlerinin stresini daha kolay atlatacak. (Ancak sabah taze su konulmalı, sadece geceleri papatya çayı)Kafesin üstünü bir bezle örttüm, çünkü hayvana yemek yemesi, su içmesi için, endişesiz bir şekilde uyuması, rahatlaması için fırsat yaratmak gerek. Üstünü kapatırken “iyi geceler” dedim ki, bu kelimeyi nerede kullandığımı öğrensin.
  1. 2. gün “Günaydın” kelimesiyle üstünü açtım, biraz hırçındı, ancak dünkü kadar hırlamıyordu, hatta biraz cesaret kazanmış, havaya gaga atıyordu beni kovmak için. 20-30 cmlik bir mesafede durdum ve onunla tatlı tatlı konuştum. Hırladı, havaya gagalar attı, fakat susunca, geri çekildim. Daha sonra tekrar yaklaşıp, kafesinin kapağını açtım ağır hareketlerle, yemini suyunu değiştirdim. Elbette elim mama kabına giderken hırladı, kafesin en uzak köşesine kaçtı ama onunla göz teması kurmadığımdan mamasını ve suyunu değiştirdiğimi, kendisiyle ilgilenmediğimi anladı.

    Gün boyu, belli aralıklarla, ona yaklaştım, hırlayınca orada durdum, susunca geri çekildim, onu biraz rahat bıraktım. Öğleden sonra kafesinin yerini değiştirdim, başka odaya aldım. Sürekli aynı yerde durursa papağanlar rutine alışırlar. Rutine alıştıklarında, yolculuk, ev ve kafes değişimi gibi şeylere daha zor ayak uydururlar ve strese girerler. Daha baştan mekan değişikliğine alıştırılırlarsa değişikliklere daha kolay adapte olurlar. Yeni odayı tanıması için biraz zaman verdim ona. Hem, yanlız bırakınca ancak, mamasına suyuna dokunduğu için bu şekilde yanlızlığa ihtiyaç duyuyordu.
    Kafesinin yerini bir iki kez daha değiştirdim gün içinde. Kafese yaklaştığımda gagasını uzatmaya ve ısırmaya kalkarsa, avcumun içini göstedim ve kaçınmak yerine yaklaştırdım. Avcumun içini ısırması zordur. (avcumun içini ısıramayacağını öğrenmesi daha sonra dışarı çıkardığımda da işime yarayacak.)Yada, parmağımı uzattığımda kafese ısırmak için yaklaşırsa, ona işaret parmağımı kıvırıp düz, gergin kısmını uzattım, böylece ısırma hamleleri boşa çıktı ya da benim cesaretimden ötürü kendisi geri çekildi ve benim ısırılmaktan korkmadığımı anladı. (tabii ki ısırılmaktan korkuyorum aslında ama kuşa yaklaşırken savaşa gider gibi cesaretli görünmelisiniz.) Ayrıca, ısırmak için her uzandığında, tatlı bir sesle konuşarak gagasını üstünü dikkatli bir şekilde okşamam da onun ısırma isteğini hafifletti.
    Böylece 2. günün sonunda hırlamayı tamamen kesti, sadece fazla yaklaşınca homurdanıyordu, birde maması suyu için elim uzun süre kalırsa kafesin içinde gagasıyla tehdit savuruyordu. Bunun dışında kafesinin yerinin değiştirilmesi durumunu da kabullenmişti. 2. gün için bu kadar eğitim yeterli. Uyku.
  2. 3. gün Artık düzenli yemek yediği (sadece çekirdek de olsa), suyunu içtiği (sadece çekirdek yediği için vitamin takviyesi kullanmak durumundayım), hiçbir hastalık belirtisi göstermediği için ve hırlamayı da büyük çapta kestiği için bugün büyük gün. İlk defa dışarı çıkacak. Normalde bir papağanı dışarı çıkarmak için en azından 1 hafta gerekli olduğu söylenir (hatta aylarca dışarı çıkarmayanlar var sanırım). Ancak ben beslediğim ve evcilleştirdiğim hiçbir kuşu 2-3 günden fazla tutmadım kafeste ve bir zararını da görmedim. Tabii şurası önemli:
    - eğer kuş korkuyla hırlamayı kesmediyse,
    - hala ortama alışamadığından yemek yiyip su içmeye korkuyorsa,
    - hastalık belirtisi gösteriyorsa (yani yeterince cazgır, canlı değilse ve dışkısı normal değilse)
    kesinlikle bu kadar çabuk dışarı çıkarılmamalı. Önce alışmasını, rahatlamasını ve sağlığına kavuşmasını beklemelisiniz. Yani 1. ve 2. gün verilen eğitimin süresini uzatmalısınız.
    Dışarı çıkarma vaktinin geldiğini nasıl anlarız:
    - yemek yer, su içer,
    - kafesinde tüylerini kabartır, mutlu mutlu oturup gagasını çıtırdatır, ancak halsiz değildir
    - biraz oyun oynar (onu bunu kemirmek yada oyuncaklara küçük gaga darbeleri atmak gibi)
    - sağlıklı dışkılar, sabah baktığınızda kafes altlığında dışkı kümelenmesi görürsünüz (yani gece rahat uyumuştur, bir yerde oturup sürekli aynı yere dışkılamıştır)
    - hırlamayı kesmiş, sadece yanına fazla yaklaşınca biraz homurdanır olmuştur ancak eskisi gibi değil.
    - Sizinle ve çevresiyle ilgilidir.
    Eğer bütün bunları gösteriyorsa bir kuş, onu dışarı çıkarırım ancak. Tabii şunu göz önünde bulundurmak gerek, bazı kuşlar 2 günde bu hale gelir, bazıları 1 haftada (ancak bu genelde eğitmenle ilgilidir, Ken Globus benim bir haftada yaptığımı 1 günde de yapabiliyor tabii) buna dikkat etmek gerek.

    Rika’yı dışarı çıkarmadan önce yapmam gerekenler vardı elbette. Eğitim için güvenli bir odaya ihtiyacım vardı. Ben yatak odamı seçtim ama banyo da olabilir. Önemli olan güvenli, küçük bir oda. Papağanlar deliklere girmeyi sever bu nedenle kitap raflarımın önüne, yatağımın altındaki boşluğa battaniyeler, çarşaflar gerdim. Aynayı kaldırdım, perdeleri kapattım, üstüne binip düşürebileceği herşeyi yok ettim. Sivri köşeler kalın bezlerle kapatıldı, ağır fakat devrilebilecek herşey ortadan kalktı. Ayağına takılabilecek ipler vs. ayrıntılara dikkat etmek gerek çünkü kuş çıkınca alakasız yerlere konabilir.
    Burada ikinci bir husus var tabii. Rika’yı aldığımda kanat ayarı yoktu ve tamamen vahşi bir kuşun kanat ayarını yapmak pek akıl karı değildir. Eğer kanat ayarı olsaydı kuşun, işim çok daha kolay olacaktı. Şimdi uçabildiğini bildiğimden, iki kat dikkatli olmam gerek. Konabileceği heryeri önceden hesaplamam gerekiyor.
    Neden 1 hafta beklemiyorsun o halde diyebilirsiniz, ancak yakın temas gerçekleşmediği ve kuş kafesinden (yani güvenli, kendi bölgesi) uzaklaşmadıkça hiçbir ilerleme kaydedemem, ya da bu çook uzun vakit alır, bu arada kuş istemediğim davranışlar kazanabilir, yada istemediğim davranışları (ısırmak gibi) iyice yerleşir. Ne kadar çabuk evcilleşirse, o kadar çabuk mutlu ve keyifli bir kuş olacaktır. Yani evcilleşme süresini uzatınca kesinlikle ona iyilik yapmıyorsunuz. Ayrıca haftalar (hatta aylar!!) boyunca kafese tıkılmış bir kuş, sıkılmış, dolayısıyla sinirli, inatçı bir kuş olacaktır. Ayrıca gittikçe kafesine bağlanacak, sizin kafese yapacağınız müdahalelere daha tepkili davranacaktır. Sizin varlığınıza alışır, hatta kafes içindeyken elinizden mama bile yer (kafa kaşıtanlar da var) ancak sizinle gerçek bir iletişimi olmadığından aranızda bir sevgi bağı oluşmaz. İnanın, bir kuşun size sevgiyle bakmasıyla herhangi biriymişsiniz gibi bakması arasında büyük bir fark var. Bir başka neden de, kuşlar geldiği yerde zaten hep kafese tıkılı vaziyette. Ona yeni geldiği ortamın daha iyi olduğunu en iyi anlatma yolu, onu serbest bırakmak.

    Odayı hazırladıktan sonra, T sopasını sağlam bir yere koydum, kafesini de fazla göz önünde olmayan bir köşeye yerleştirdim. Ortama alışması için ona yarım saat verdim. Ve, burası önemli, baş ve işaret parmaklarıma ve elime, ısırma ihtimaline karşın kalın bir bez sardım. Uygun eldivenim olsaydı eldiven de giyebilirdim. Eldiven bazılarınca tavsiye edilmiyor ancak yabancı sitelerdeki hemen her usta eğitimci eldiven kullanıyor ilk eğitimde, bundan dolayı bir mahsuru yok. Daha önce dediğim gibi, kuşa ona açıklayarak bazı şeyleri öğretmelisiniz, karşınızda kesinlikle aptal bir hayvan yok. Bezi elime sararken, bunu onun gözü önünde, yavaş hareketlerle yaptım. Bir yandanda onunla konuştum. Beni ilgiyle izledi. Sonuçta, artık o bezin içinde bir el olduğunu ve bezin benim dokunabildiğim bir şey olduğunu biliyor.
    Kafesinin üst kapağını açıp, eğitim tüneğini yerleştirdim ve çekildim. Beklediğimden çabuk davrandı ve hemen kafasını dışarı uzatıp tüneğe yerleşti. İlk defa dışarı çıkıyor olmanın şaşkınlığı vardı üstünde fakat mutluydu. Kesinlikle kıpırdamadım, sadece onunla konuştum, etrafa ve serbestliğine alışması için ve benim ona zarar vermeyeceğimi anlaması için ona zaman tanıdım. Önce etrafı izledi, sonra kendine bir yer beğenip oraya uçtu. Beceriksiz bir şekilde bir masanın kenarına konunca, bende müdahale etmedim. Tehlikeli bir durum söz konusu olmadığı sürece kuşa fazla karışmamak gerekli. Konduğu yeri beğenip bir müddet burada kaldı, tüylerini kabartıp tamamen rahatlayınca, eğitime başladım.
    İlk aşama ele gelmeyi öğrenmesi. Fakat doğrudan elimi uzatmam için henüz erken. Elime süpürge sapından (kavak ağacı, ısırmak isterse yumuşak, kendi kafes dalına benzediği için de tanıdık) kesilmiş bir parça sopa aldım (30 cm kadar bir şey).
    Sopaya tepkisini görmek için sopanın ucunu ona doğru uzattım ve hareketsiz bekledim. Rahatlayınca, biraz daha yaklaştırdım ve yine donup bekledim. Sopaya olumsuz bir tepki vermedi. (eğer olumsuz tepki verseydi, hırlamaya, ısırmaya kalksaydı sopayı onun kabul edeceği uzaklıkta tutarak yine bekleyecek, gıdım gıdım, mesafeyi azaltacaktım.) Bunun üzerine yavaş fakat kararlı, karnının altına doğru uzattım sopayı ve karın altına hafif baskılayarak “çık” dedim. (göz teması kesinlikle yok, hayvanın başka yerlerine bakmak gerek, ayrıca, “çık”, “git”, “mama”, “su” gibi belli komutlarla bir hareketi yapmak işinizi ileride kolaylaştırır.) Tabii ki anlamadı ve başka bir yere uçtu. Fakat önceden konabileceği yerleri hesapladığımdan gayet sakinim. Sopayı yeniden ona uzatıp neşeli bir sesle “çık” dedim. Bu şekilde bir kaç kaçma kovalamaca yaşadıktan sonra, sopaya kondu ve ben ona sevinçli bir “AAferin” dedim, ki istediğimin bu olduğunu zaman içinde kavrasın. Sopaya konunca kesinlikle ona bakmadım ve sopayı baş hizasının biraz üstünde tutmaya gayret ettim. Bu ona güven verecek. Buna rağmen sopanın üstünde uzun müddet kalmadı ve başka bir yere uçtu. Ona beş dakika mola verdim. (güzel bir kanat cimlastiği de yapmış oldu Kuşun uçmasından, korkmayın, sadece onu nefes nefese bırakmayın yeter) Sakinleşince, sopa eğitimi yeniden başladı. Bu defa ne istediğimi daha kolay anladı ve sopaya kondu. Bu olayı üç dört defa tekrarladıktan sonra, onu 10 dakika rahat bıraktım. Rahatladı, kabardı, hatta kaşınmaya başladı. Bugünlük eğitim bu kadar, artık kafese sokma vakti. Kafesinin kapağını açtım ve buna dikkat etmesi için kafesin içine elimi sokup tüneğe tık tık vurdum ve bir ona, bir kafesin açık kapısına baktım, onunla konuştum. (kuşlar bakışlarınızı kesinlikle okuyabilir) Sonra sopaya konmasını sağladım, öteki elimle kafesi gösterdim ve “hadi evine geç” diye yeni bir komutla sopayı evine doğru uzattım, büyük bir mutlulukla kafesine atladı. İstediğimin bu olduğunu anlasın diye “Aferin” demeyi de ihmal etmedim. Toplam dışarı çıkma süresi 35 dakika kadardı.

    Burada bir iki önemli husus var:
    1- Kuşun kafese kendi kendine girmesini beklemek çok yanlış bir eğitim. Ne zaman kafese gireceği, ne zaman çıkacağı bakıcının kontrolünde olmalı ve kuş bunu en başından öğrenmeli. Fakat kuşu kafese sokacağım diye hayvanı eliyle yakalamaya çalışan, üstüne bez-örtü kapatan bir çok insan var. Bu tip yakalama girişimleri de, kafese girip çıkmayı hayvanın kendi iradesine bırakmak kadar yanlış. Kafese nasıl geri sokacağım diye endişe etmenize hiç gerek yok, hayvan kafesini kesinlikle dışarıya tercih edecektir. İster 2 saat, ister 5 saat sürsün, kuşu kafese siz koyun. Bilhassa büyük kuşlarda bu iş çok daha kolay. Küçükler pır pır fazla uçuyor, ki zaten onları eğitmek için farklı bir yöntem uygulamak gerekiyor. Tabii ilerde, kuş tamamen evcilleşince, kafese girip çıkmayı serbest bırakabilirsiniz, fakat başta eğitim verirken ne zaman girileceğini ne zaman çıkılacağını onun iradesine bırakmayın, onu “sürü lideri” yaparsınız. Ayrıca daha önce de dediğim gibi, kuşun kafese girmesini istiyorsanız, isteğinizi ona hareketlerinizle, bakışlarınızla, sözlerinizle ve düşüncelerinizle anlatmak durumundasınız. (Hayvanların düşüncelerimizi çok rahat hissedebildiğini düşünüyorum, bu yüzden düşüncelerinizle de)
    2- Eğer tamamen çaresiz kalırsanız, yani kuşu hiçbir şekilde kafesine sokamıyorsanız, rahat olun, bu durumda içeri giriş çıkışını kendi kontrolünüze almanız için önce sopa eğitimini vermeniz gerekecek. Yani bir kaç gün bırakın kendi isteğiyle girip çıksın. Sopaya bir kez alıştı mı kontrolü tekrar elinize almanız kolay olur. Bunun için, kafesin içine en sevdiği mamalarını onun gözü önünde, göstere göstere koyun. Ve bir köşede kıpırtısız bekleyin. Acıkınca içeri girecektir. (odanın ışığını kapatmak hiçbir fayda sağlamaz) Odadan dışarı çıkarsanız, kuş içeri girer ve belki siz yetişemeden tekrar çıkar. Bu yüzden uzak bir köşede bekleyin ve tatlı tatlı konuşun. (göz teması kurmayın) Ayrıca odada yanlız kalınca kafese girmemeyi tercih edebilir çünkü kafesi kadar güvenli gelir dışarısı. Halbuki siz orada bulunursanız, bir süre sonra kafesinin güvenine geri dönmek isteyecektir.
    3- Çabuk, sert, kaba hareketlerden kaçının fakat isteksiz kararsız ya da korkak da olmayın. Hedefiniz sopaya konmasıysa, sopaya konması hususunda kararlı olun. Bir çok hayvan sizin iç dünyanızı da bilir, eğer düşüncelerinizde kararsızlık ve korku varsa, hayvandan önce kendinizi eğitmelisiniz.
    4- Eğer kuş planladığınız yerlere konmaz da istemediğiniz bir yerde dengesiz bir şekilde kalırsa ona yaklaşın ve sargılı elinizle ona yardımcı olun, gagasına dikkat ederek tabii. Gagasıyla parmağınızı kapmak isterse eldivenli, sargılı elinizi ona uzatın, kaçırmayın. Böylece ısırmakla birşey yapamayacağını öğrensin. Eğer olurda ısırılırsanız ve elinizi istemsizce geri çekerseniz, hemen arkasından elinizi tekrar uzatın. Elinizi acıyla geri çekmiş olmanızın sizi yıldırmayacağını böyle öğrenir. Ayrıca o sizi gagasıyla tehdit ederken onunla güzel güzel konuşmayı kesinlikle ihmal etmeyin. İnsanlardan çok eziyet görmemiş ve çok kötü ısırmayı alışkanlık haline getirmemiş olduğu sürece, hiç bir kuş tüm gücüyle ısırmaz, güzel sözler karşısında ısırmayı da istemez. Ben Rika’nın gagasının üstünü, dikkatli bir şekilde hafif hafif okşuyordum her ısırmak için uzandığında. Bu onun ısırma isteğini hafifletiyordu ve parmağımı kaptığında bile hafifçe ısırıyordu. Bir defa kafesinde suyunu değiştirirken çok kötü ısırdı parmağımı, bende bir ona, bir parmağıma, alınmış, kırılmış bakışlar attım (hem bakışlarımla hemde düşüncelerimle, yani attığınız bakışın altını düşüncelerinizle doldurmalısınız) “hayır” dedim ve odadan çıkıp gittim On dakika kadar onu yanlız bıraktıktan sonra yanına tekrar gittiğimde ısırma konusunda hiç istekli değildi ve bir daha hiç o kadar ısırmadı, sadece hafifçe tutmaya başladı. (bu yöntemi yabancı bir siteden öğrenmiştim, işe yarıyor.) Ayrıca ısırmayla ilgili büyük bir problem yaşıyorsanız ve bu dediklerim yeterli gelmiyorsa, sırf ısırmayla ilgili bir yöntem daha biliyorum, onu da anlatabilirim sonra. Ancak o yöntemin kaynağı ben değilim, yurtdışından bir eğitimcinin yöntemi.
    5- Üst kısmında kapısı olmayan kafeslerde kuşu dışarı çıkarmak istediğinizde, hayvan kafesinden dışarı çıkmak istemeyebilir. Bunun anlamı, kuş dışarısını güvenli bulmuyor demektir. Bu durumda hazırladığınız odada onu kafesin kapağı açık olmak üzere bir müddet yanlız bırakın. Bir süre odaya alışacaktır, sonra dışarı çıkmak isteyecektir. Ancak siz odadayken bunu yapması zor olabilir. Arada bir kontrol edin, dışarıya çıktıysa eğitime başlayın. Eğer kuş saatler geçmesine rağmen dışarı çıkmıyorsa, 1 numaralı eğitiminiz sopaya konma değil, dışarıya çıkarma olmalı. Hergün belli saatlerde odayı hazırlayıp kafesin kapağını açın ve elinizle gözlerinizle,ona açık kapıyı gösterin. “Dışarıya çık, hadi bakalım” türü şeyler söyleyin ve onu yanlız bırakın. Buna, dışarı çıktığı güne kadar devam edin.(eninde sonunda çıkacak, sabırlı olun) Dışarı çıktığını görürseniz, onunla aynı odada durun bir müddet, varlığınıza alışsın. Sonra sopa eğitimine başlayın. Ancak unutmayın, eğitim sırasında kafes göz önünde olmamalı. Bir kuşu kafesinin üstünde (kendi alanında) eğitemezsiniz. Daha kaprisli, daha sinirli ve inatçı davranır. Şunu da belirteyim, çok uzun süre kafesinde tutulmuş kuşların, kafeslerine fazla bağlandıkları için dışarı çıkma istekleri daha az olur, daha cesaretsiz olurlar. Aslında acı birşey; hayvan hapis hayatına alışmıştır.

    Daha sonra gün içinde tipik, kafese yaklaşma eğitimi yaptım sadece. (artık kafesin dibine kadar yaklaşıyordum) Zaten kafesine girdikten sonra bana ve yaptıklarıma olan ilgisi 5 kat arttı. İçinde bulunduğu durumun ciddiyetini kavramış ve benim ona olan ilgimi farketmiş olduğu için her hareketimi, her bakışımı, her lafımı dinler hale geldi. Öğleden sonra mamasını ve suyunu çıkarıp ona hafif bir fısfıs yaptım (yani spreyle ılık su çiselettim üzerine) çok hoşuna gitti. İlk defa böyle birşeyi deneyimlediği için kafesin içindeyken yaptım. (maması suyu dışarıda olacak) (İkinci spreylemem 8. günündeydi ve bu işi o dışarıdayken yaptım)

4. gün Sabah çok aktif olduğundan ona bir iki saat kafesinde vakit geçirme izni verdim ve saat 10 gibi yine odayı hazırladım, ve Rika’yı dışarı çıkardım. Artık daha sakindi. T sopasına kondu, orada tüylerini taradı, bir kaç şeye gaga attı.Rahatlayınca eğitime başladım. Yine sopaya “çık” diyerek konmasını istedim.İstediğimi yapınca “aferin” aldı. Yarım saat sonunda rahatça sopaya geliyordu. Elimdeki sopadan T sopasına geçmeyi öğrettim vs. Arada da fırsat buldukça, Ken Globus’un yaptığı gibi iki elimle ona uzandım ve bir elimle gagayı oyalarken, öteki elimle kanadına dokunmaya çalıştım. (kanat ayarı olmadığı için uçarak benden kaçsa da devam ettim, tabii hayvanı çok zorlamadan ve asla korkutmadan. Sık sık nefes alma, rahatlama fırsatı vererek) Fakat benden kaçarken yere kondu ve bu da aradığım fırsatı verdi bana. Yere konunca benim uzun boyum karşısında olduğu yerde kalakaldı ve bende uçmasına izin vermedim, yere, hemen yanına oturdum, kollarımla kaçmasına engel oldum. Çaresiz kalan papağan donakalır, saçma bir hareket yapmaktan kaçınır. Bayaa bir hırladı bana fakat ben onunla konuştukça sakinleşti ve sonunda tümden sustu. Benim ona böyle tam tepeden bakıyor olmam beni otomatik olarak “üstün” konuma geçirmiş oldu. Sonrasında bacağıma kondu, oradan sopaya aldım onu ve T sopasına dinlenmesi için koydum. Beş dakika sonra yine sopa aracılığıyla kafesine kapattım.
Kuşun yere konması benim için şans oldu, fakat, normalde, sopanın üstüne konan kuşla yavaşça duvara yaklaşırım, kuşu duvarla kendim arasında tutarım, diğer kolumla da yandaki açıklığı kapatırım. (böylece bir yere kaçamaz) Kendime yaklaştırıp sopayı yavaş yavaş aşağı indiririm ve ona biraz üstten bakarım. Tabii tatlıtatlı konuşmaya devam. Bu da aynı şeyi ima eder ona, bak senden yukardayım, tamamen elime düştün ama sana bir zararım yok. Bu mesajı kesinlikle anlıyorlar. Sonrasında fazla uzatmadan kafes.

Gün boyunca mutluydu, hırlamayı tümden kesmişti, hatta komik komik ötüyordu arada ve yakınında durmama rağmen suyunu içiyordu. Akşam yemek yerken bize eşlik etmeye başladı, bu, bizi sürüsü olarak görmeye başladığının ilk göstergesi.

5. gün Sabah her zamanki gibi odayı hazırladım ve onu dışarı çıkardım. Artık sopaya rahatlıkla konduğuna göre koluma konmayı öğrenme vakti geldi. Önce bir iki sopa alıştırması yaptık, sorun çıkarmadı. Sopayı kolumun üstüne koyup,sanki kolumda duruyormuş gibi tuttum onu, yine sorun çıkarmadı. Fakat iş gerçekten koluma konmaya gelince, reddetti. Bunun üzerine benim için çok tipik bir yöntem haline gelmiş, kendi deyimimle “çadır yöntemi”ni kullanmaya karar verdim. Bu yöntemi kullanmak için önceki aşamaların başarıyla tamamlanmış olması gerekli. Kuşunuz artık sizden çekinmiyor olmalı (ve hırlamıyor) ve sopaya konmaya tamamen alışmış olmalı.
(kanat ayarı yapılmış bir kuşta bu yöntemi kullanmak gereksiz olabilir)
Öncelikle pencerenin önüne kalın bir battaniye seriyorsunuz. Sonra önde kalın güneşlik perde, arkanızda da tül perde olacak şekilde (uzun olması tercih edilir) iki perde arasına sopaya konmuş kuşla birlikte giriyorsunuz (kuş asla pencereyi görmesin, pencereden dışarı çıkmak için sonuçsuz denemelerde bulunuyor ve ilgisi dağılıyor.) Yere battaniye konmasının nedeni eğer kuş korkup kendisini yere atarsa bir yerini incitmesine engel olmak.(bu hiç başıma gelmedi ama ne olur ne olmaz) Rika iki perde arasına girince önce biraz söndü (tüylerini yapıştırdı) çünkü baktı ne dışarıya ne de benden kaçış var. Fakat onunla konuşmaya devam edince sakinleşti ve ona “çık” diyerek kolumu uzattım, karnının altına dayadım. Neyseki kolumda ve elimde bez sarılıydı, sinirli bir ısırık attı fakat ben bezden ötürü etkilenmeyince daha fazla itiraz etmeden koluma geçti. Kuş ilk defa kola konunca kolu sağlam ve sarsıntısız tutmak gerekiyor, ben de öyle yaptım. Kerata bayağı ağır olsa da kolumu kıpırtısız tuttum. Arada kaçma girişimlerinde bulundu fakat iki perde arasında tutunacağı bir yer olmadığından öylece kaldı. Sonra onu tekrar sopaya aldım , sopadan sonra yine koluma. Çok sıkmamak gerek hayvanı, “kol”un üstünde durulabilecek bir şey olduğunu anladığı anda eğitime son vermek gerek. Bu arada, eğer kuş perdeye tutunup yukarılara tırmanmaya başlarsa, sakince, bez sarılı elle onun yolunu tıkayıp, sopayı da karnının altına dayamak gerek. Böylece onu sopaya konmaya ikna etmelisiniz.

Bundan sonra onu kafese geri koydum, eğitim toplam 1 saat sürdü. Akşam 7’ye kadar birlikte müzik dinledik, yemek yedik, bir ara onu yanlız bıraktım vs. Akşam, oturma odasında kafesinin üst kısmını açtım ve tüneğini yerleştirdim. Bu defaki niyetim ona eğitim vermek değil, dışarıda rahat rahat oturmasını sağlamak. Tabii önceden odada tehlikeli olabilecek şeyleri ortadan kaldırdım. İlk defa oturma odasında dışarı çıkıyordu ama daha önce kafes içinde bu odayı görüyor olduğundan garipsemedi. T sopasını güzel bir köşeye koydum ve ilk defa, elimi hiçbir şeyle sarmadan, kolumu ona uzattım. Küçük bir kaçma kovamalamaca yaşadık fakat sonra ikna olup koluma kondu. Ve tabii benden kocaman bir “aferin”aldı. Bende onu T sopasına yerleştirip rahat bıraktım. 1-2 saat dışarıda durup oyuncaklarıyla ve tüyleriyle meşgul oldu ve tabii acıktı. Bende onun karşısına geçip bir şeyler yemeye başladım, baktım çok ilgili, ona da bir çekirdek uzattım. Çekirdeği parmaklarımdan kibarca aldı ve yedi. Böylece elimden yemeye başladı. Çekirdek dışında hiçbirşey yemediğinden ona biraz çekirdek verdim, sonra bir tanede fıstık uzattım. Kabul edince bir de ceviz verdim, hepsini yedi. Tekrar çekirdek verdim, sonra bir de elma uzattım. Yemedi, sadece tadına baktı ama sonuçta tadına baktı. Bu şekilde bir çekirdek, bir meyve, bir çekirdek, bir sebze derken bir sürü meyve-sebzenin tadına da bakmış oldu. İyi bir gelişme.
Ardından koluma aldım, rahatça kafesine koydum, uyku.





  1. 6. gün Sabah koluma gelme eğitimine devam ettim. (tabii artık çadır yöntemine gerek yok, o sadece, hayvanı kolla tanıştırmak için) Artık rahatlıkla kola konuyordu, bir koldan ötekine geçiyordu. Arada bir itiraz ettiği ve kaçtığı oluyordu o kadar. Sabah eğitimini kola gelme alıştırmalarıyla geçirdik. Arada sırtına yavaşça dokundum, gagasını tehdit eder gibi açıp kapatıyordu ama hiç ısırmadı, bende onu fırsat buldukça okşamaya devam ettim. Toplam 1-1,5 saat dışarıda kaldı ama sadece 45 dakikası eğitimle geçti.

    Akşam yine oturma odasında dışarı çıktı. Fakat bu defa kendine daha güvenir bir haldeydi. T sopasında, serbest dururken papatya suyu katılmış ılık suyla bir güzel spreyledim beyefendiyi. Kendisini biraz kuruladıktan sonra odanın içinde keşfe çıktı, ilk defa dışarıda sevinçli caklamalar, ıslıklar çıkardı. Daha önce sadece kafesindeyken sesi çıkıyordu. Bu rahatladığının ve mutlu olduğunun bir göstergesi. Yine elimden yemek yedi, ona yine yeni mamalar tattırdım ve kitap raflarımın arasında kendisine güzel, kuytu bir köşe bulup orada bir süre oturdu. Kısacası güzel vakit geçirdi. Arada sırtını ve ayaklarını okşamayı da ihmal etmedim.
7. gün Sabah eğitim çıkışında odadaki tehlikeli şeyleri (ayna gibi) yine kaldırdım ancak bu defa her yere battaniye germedim, korku dolu bir hali yok çünkü. Artık “çık” deyince kendisi adım atarak elime geçtiği için, ve ısırmayı tamamen kestiği için, elime bez sarmıyorum. Ona yeni bir komut öğretmeye başladım; “git”. Gereksiz olduğu düşünülebilir ama ben bir çok yararını gördüm, bilhassa kuş iyice alışıp üstünüze sinek gibi yapıştığında ve dışarıda açık havada serbest bırakma eğitimi verirken bu tip komutlar işe yarıyor. Ele gelirken “çık”, elde dururken, nereye konmasını istiyorsanız orayı bakışlarınızla ve elinizle göstererek “git” diyorsunuz ve kolunuzu uçması için o yöne doğru eğiyorsunuz. İstediğiniz yere konunca kocaman bir “aferin” diyorsunuz. Sonra yine “çık” diyerek elinize ve yine aynı şekilde “git.” (neden gel değilde çık? Çünkü “gel” komutunu yanlızca onun bana gelmesini istediğimde kullanıyorum. Çık, benim uzanıp onu almam, gel ise onun her neredeyse yürüyüp/uçup bana gelmesi anlamında. Gel komutunu 1 ay sonra öğrettim) Üç beş deneme sonrası Rika olayı kapmıştı. Etrafta serbestçe dolaşıp rahatlamasına izin verdim ve oradan da kafese.

Akşama tuvalet eğitimine başladım. Bu çok basit. Kuş dışarıda T sopada dururken, tuveletini yaptığı anı gözleyin. Tuvaletini yapar yapmaz elinize alın ve “aferin” diyin. Önce neye aferin dendiğini anlamıyor. Sonradan olayı kapacak ama. İkinci olarak, T sopada dururken, tuvaletini yaptıktan ortalama otuzbeş dakika sonra kuşu elinize alın ve tuvalet vaktinin gelmesini bekleyin. Tuvaleti yapmaya niyetlendiği anda onu T sopasına yada kafes üstüne koyun, “bombala” “hadi bakalım” türü bir komut verin. Tuvaletini yapar yapmazda oradan alın ve aferin deyin. Çok kısa sürede tuvaletlerini nereye yapması gerektiğini anlıyorlar. Bunu destekleyici başka bir şeyde, tuvaletini istediğiniz yerin dışında bir yere yaparsa, “cuk cuk cuk” diyerek ona esefle bakın ve onun gözü önünde dışkıyı bir kağıtla alıp, kağıdı kafesin içine (yada nereyi tuvalet olarak belirlediyseniz oraya) atın. Bunuda çok güzel anlıyorlar. Tabii zamanla.

Evet, çok uzun oldu ama daha kısa nasıl anlatırdım bilmiyorum. Çünkü her ayrıntı önemli. Bu aşamadan sonrasıinsanın papağanıyla ilişki kurma becerisine, papağanına ayırdığı vakit ve ilgiye dayanıyor. Bir kaç şeyin altını tekrar çizmek istiyorum:

- Papağanın kendi kendine evcilleşmesini beklemeyin, ancak asla zorlamak, sert davranmak, evcilleştirmek demek değildir. Sakin olduğunuz, ona karşıhareketleriniz yumuşak olduğu ve onunla konuşmaktan vazgeçmediğiniz sürece papağanınız giderek daha az agresif davranacaktır.

- Evcilleşmesi için aylarca hatta senelerce beklemeyin. Evcilleşmememişpapağan daha stresli, daha problemli ve mutsuz olur. Tüy yolma sorunu da daha sık görülür. (bunu usta papağan eğitimcileri diyor) Sadece, onu evcilleştirirken, asla sert olmayın, her ayrıntıya, hayvanın güvenliği için dikkat edin. En azından iki saatinizi onun eğitimine ayırın. Eğer hayvancağızıeğitecek vaktiniz yoksa, bütün gün kendi başına bırakıp günde bir iki saat onunla duracaksanız kuş almayın, hamster alın.

- Kuşunuzdan korkmayın, iki taraf da birbirinden korkuyorsa gelişme kaydedemezsiniz. Isırmasından korkuyorsanız kendiniz için önlemlerinizi alın (eldiven gibi) fakat bu önlemleri kuşunuzla önceden tanıştırmayı ihmal etmeyin. Birdenbire hiç bilmediği bir nesneyle (sopa, eldiven, perde) karşılaşırsa panik olur.

- Eğer kuşları evcilleştirme konusunda hiç deneyim sahibi değilseniz, önceden iyice araştırma yapın. İlk defa kuş sahibi oluyorsanız, eğitim işini hafife alıp hayvanı rezil etmeyin lütfen. Hayvanı çok heyecanlandırmayın,yormayın; ona sık sık sakinleşme, nefes alma, rahatlama imkanı sunun. Unutmayın eğitim onun için hoş ve değişik bir deneyim olmalı, asla nefret edeceği ya da korkacağı bir şey değil. Gerekirse bilen birine başvurun. Dışarı çıktığında yiyebileceği mamalar ve oynayabileceği oyuncaklar vermek onun için eğitimi çekici yapar.

- Eğitim saatleri her zaman aynı vakitlerde olmalı, bunu da unutmayın.

- Karşınızda zeki ve duygulu bir hayvan olduğunu asla unutmayın. Davranışlarınız, bakışlarınız, konuşmanız ona çok şey anlatır ve öğretir. Bilhassa gri papağanlar anlamsız şekilde kelime tekrar eden kuşlar değildir. Aynıanlamsız kelimeyi ona tekrarlıyorsanız hayvanın zekasını küçümsüyorsunuz demektir. Kelimeleri anlamlarıyla öğrenirler doğru yerde kullanırlar hatta cümle kurarlar. (Ben Rika'ya "canım" kelimesinin anlamını, bir arkadaşıma "canım" diye sarılıp öperek öğrettim. Bunu bir iki defa göstermem yetti. 10. gününde Rika "canım" diyerek ona sarılmama ve iki yanağından öpmeme izin veriyordu ) İstemediğiniz bir davranışıolursa "hayır" deyip ona kötü kötü bakmanız ve onu beş dakika yanlız bırakmanız yeterlidir. Bağırırsanız sadece onun davranışını körüklersiniz.

- Kuşunuz temel eğitimi alınca (ele kola gelme, elden yemek yeme, kendisini sevdirme, ısırmama vs.) onu dışarıya bol bol çıkarmaktan çekinmeyin, ancak ona kafesinde vakit geçirebilmesi için de zaman verin. Şu anda Rika saat 9.00'dan 11.00-12.00'ye kadar dışarda takılır. Verdiğim kartonları yer, kafesinin üstünde oturup oyuncaklarıyla oynar, ben neredeysem orada takılır, bir yerlere tırmanır eder. Sonra saat 15.00'e kadar kafesine koyarım onu, sonra yine çıkarırırm (evde değilsem, akşam eve gelince) akşamları da ortalıkta muzurluk yapar, öter vs. Kanatlarını sadece akşamları çırpmayı seviyor mesela. Gündüz asla çırpmıyor. Yani kuşunuza doğru şekilde yaklaşır, eğitimini doğru şekilde verirseniz, onun ihtiyaçlarını anlar, vücut dilini öğrenirseniz, onu bol bol dışarı çıkarmanızda hiçbir mahsur yok. Aksine, kendini daha mutlu hissedecektir, çünkü aileye dahil olabilecektir. Ancak temel eğitim aşamasında günde en fazla 2 saat dışarıda kalmalı, bunu unutmayın.(sadece siz istediğinizde kafesine girmeli ve çıkmalı)

- Ses tonunuz ve içinizden geçen niyet çok önemlidir. Niyetinizi daha siz idrak edemeden anlarlar. Kuşunuzla konuşurken kısık bir ses tonuyla konuşursanız, ilerisi için kuşunuza "kısık sesle" konuşmayı öğretirsiniz. Eski papağanım Haydut sabahları kısık sesle cikirder, biz gün içinde fısıldayarak konuşursak, o da fısıldayarak öterdi.

Sanırım hepsi bu. Rika'nın bir haftalık macerası umarım papağan evcilleştirmeye niyetlenen yada evcilleştirmede sorun yaşayan kişilere yardımcı olur. Ancak tekrar belirteyim, lütfen, eğer evcilleştirme hususunda tamamen tecrübesizseniz işi ağırdan alın, 1 haftayı 1 aya çıkarın. Cesaretiniz yoksa, kendinize tam güvenmiyorsanız ve korkuyorsanız da, kuşunuzdan önce kendinizi eğitin, yoksa hayvana eziyet edersiniz.

Herkese başarılar.


Günlükten Başka Bir Eğitim Notu :

Eğitim vakitleri papağanınızla birlikte vakit geçirmenin en güzel yollarından biridir bana göre. Numaralar, papağanınızla olan ilişkinizi sağlamlaştırır, birbirinizin dilini çözme hızınıarttırır ve birlikte eğlenmeniz için bir fırsat yaratır. Ayrıca papağanınızın zeka seviyesi de eğitimle birlikte gelişme gösterir. Doğal hayatlarında sorunlarına çare arayarak zekalarını geliştiren papağanlar, herşeyin hazır geldiği ev ortamında zekasını kullanmasını gereketirecek bir şeylere ihtiyaç duyar. Elbette bu süreç hem sizin için hem de papağanınız için eğlenceli olmalıdır. Eğitim metodlarına geçmeden önce, öncelikle dikkat etmeniz ve bilmeniz gereken şeyleri sıralayacağım:

- Numara öğretme işine geçmeden önce, papağanınızın ele kola çıkmayı, elinizden mama yemeyi, rahatça dışarı çıkıp, kafesine girmesini öğrenmiş olması gerekir. Ayrıca, papağanınız artık size hırlamıyor, sizden ve elinizden korkmuyor olmasıda önemlidir. Henüz bu aşamaları geçmediyseniz, numara öğretmeye çalışmadan önce tamamen evcilleşmesine çalışmalısınız. Aksi taktirde numara eğitimi hiç ummadığınız şekilde ters tepebilir, papağanınızın sizden korkmasına neden olabilir.
- Numara öğretirken neşeli, sakin, anlayışlı ve sabırlı olmalısınız. Bu dördü olmadan, numara eğitimi başarısız olur, papağanınızın sizden çekinmeye başlamasına sebep olursunuz, ki bu eğitimin hedefi tam tersi. Eğer sinirli ve yorgun bir gününüzdeyseniz, o gün eğitim vermemenizi tavsiye ederim.
- Günün belli bir vakti eğitime ayrılmalıdır. Ve bu vakit hem papağan için hem de sizin için uygun bir ortak zaman demektir. Yani tek taraflıdüşünmemelisiniz. Papağanlar gün içinde belli zamanlarda yemek yer, uyur, yanlız kalmak ister, dinlenir, oynar. Örneğin eğitim vaktini tam hayvanın uyukladığı bir saate denk getirirseniz, papağanınızın canını sıkarsınız. Bu durumda, eğitim havasında olmadığı için ya agresif davranacaktır, ya da tam bir aptal rolü yapmaya başlayacaktır. (Aptalı oynamayı çok iyi becerirler.) Ya daşimdiye kadar öğrendiği herşeyi unutmuş gibi davranacaktır. (asla unutmazlar, sakın kanmayın) Böyle bir durumda suçu kendinizde aramalı ve kuşunuz için daha uygun bir vakit ayarlamalısınız. Rika’yla benim eğitim vakitlerimiz akşam saat 7,5’la 8,5 arasındadır. Bu saatlerde Rika biraz acıkmış ama dinlenmiş oluyor. Eğitim bitince (eğitimin gazıyla) bir süre oyun oynayıp, mama atıştırıyor ve uykuya çekiliyor. Eğer tam onun oyun oynama vaktini eğitime ayırırsam kesinlikle canı sıkılır, yada mamasını yedikten sonra yaparsam eğitimi, verdiğim ödüllerin anlamı kalmaz. Doğru vakti zamanla bulacaksınızdır, sorun etmeyin.
- Unutmayın, kuşunuz davranışlarınızı çözmeye çalışarak kendisinden ne istendiğini anlamaya çalışmaktadır. Siz de aynı şekilde onun vücut dilini

çözmeye çalışmalısınız. Eğitimden sıkıldı mı, aynı numarayı bir kez daha mı yapmak istiyor, bugün eğitim havasında değil mi, neşeli mi, asabı mı bozuk, ne istediğinizi anlayamadığı için endişelenmeye mi başladı? Bunları anlamaya çalışın.
- Ona davranışlarınızla ne istediğinizi anlatırken, işi kolaylaştırmak için bir ödül maması ayarlamalısınız. Bu mama normal öğünlerinde vermediğiniz ama kuşunuzun bayıldığı bir şey olmalı. Gün içindeki öğünlerinde hiç vermediğim için ve Rika’nın en sevdiği şey olduğu için, ben ay çekirdeğini tercih ediyorum. Fakat kuşunuzun en sevdiği fıstıksa, her başarılı davranış sonunda koca bir fıstık vermeye kalkmayın. Karnını çabucak doyurur(ayrıca sağlıksız) ve eğitimin çekiciliği kalmaz. Bir fıstığı küçük lokmalara bölüp(dört beş parçaya mesela) her olumlu hareketinde bir parçayı verin.
- Bol bol vücut dili kullanın. İstediğiniz davranışı yaparsa gülün, ödül verin, el çırpın ve aferin deyin. İstemediğiniz davranışı yaparsa, ya da başarılıolamazsa, başınızı sağa sola sallayıp, “hayır” deyin. İstediğinizi yapar ama yeterince iyi yapamazsa, aferin deyin, ödül vermeyin ve “daha iyisini yapabilirsin” diyerek aynı davranışı tekrarlamasını isteyin.
- Ödül verirken asla gecikmeyin. Doğru davranışı yapar yapmaz ödüllendirin, ki istediğinizin bu olduğunu anlasın. Ancak papağanlar ödül nedeniyle bir davranışı öğrenmezler, unutmayın. Öğrenmek istedikleri ve ilginç geldiği için öğrenirler. Ödül sadece yardımcıdır. Rika "kanat çırpma" numarasını ödülle öğrenmedi mesela. Ayrıca "kanat germe" numarasınıhiç sevmedi ve ne kadar ödül verirsem vereyim, numarayı öğrenmiş olmasına rağmen yapmak istemiyor ya da kerhen yapıyor. Her numarayı sevecek diye birşey yok.

Numaraları üç kısma ayırabilirim:
- Temel davranış eğitimi
- Kolay Numaralar
- İleri seviye Numaralar

Eğitim yöntemimi “örnek model göstermek, davranışa yardımcı olmak ve ödül vermek” diye tanımlayabilirim. Ben hiç clicker yöntemi kullanmadım, açıkçasıihtiyacım da olmadı. Zaten cliker yönteminde de bir süre sonra clicker, eğitimin içinden çıkarılıp öyle devam ediliyor.
-Temel Davranış Eğitimi:

Bunlar öncelikli olarak öğretilmesi gerekenler. Bu aşamadan sonra kolay numaralara geçmenizi öneririm çünkü temel davranış eğitimi aynı zamanda papağanla insan arasındaki ilişkinin ve dilin de başlangıcı oluyor.

Birlikte Dolaşma: Papağanınızın güvenliği açısından bu önemli. Ayrıca papağanınızın size olan güveninin gelişmesi açısından. Papağanınız kolunuzdayken birlikte evin içinde dolaşmaya çıkın ancak onu göğsünüze yakın tutun. İşi çok uzatmadan kafesine götürün, ödül verin. Bu konuda bir sorun çıkarmamaya başladığında, evde dolaşırken bir elinizi kanatları civarında tutun ancak dokunmayın. Onunla konuşmayı ihmal etmeyin, bilhassa hem düşünceleriniz hem sözlerinizle, onu koruyacağınızı, sizinle birlikte güvende olduğunu ona söyleyin. Yine uzatmadan kafese ve ödül. (illa kafese olmak zorunda değil, T sopasına ya da hoşlandığı herhangi bir yer de olabilir) Bu konuda da sorun kalmadığında, kuşu göğsünüze yaslayın ve bir elinizle sırtını ve kanatlarınıhafifçe tutarak evde dolaşın. Zamanla papağanınız bu şekilde dolaşmaya o kadar alışacak ki, siz yürürken dengesini kaybederse, ya da herhangi birşeyden korkarsa, kaçmak, uçmak yerine, sizin onu bu şekilde tutmanız ve korumanız için gagasını omzunuza yaslamaya, koynunuza sokulmaya başlayacak Rika öyle yapıyor. Ayrıca bu eğitim ileride açık havada dolaşırken ya da etrafta pencere açıkken de işinize yarayacaktır.

Tırnak Törpüleme: İlk gün, papağanınızın pençesini hafif hafif sevin. Ve onunla tırnak törpülemenin anlam ve önemi üzerine konuşun (yani tırnak törpüleme kelimelerini öğrenmesi için bu konuda birşeyler söyleyin işte ). Eğer hiç sorun çıkarmıyorsa, pençesini nazikçe elinize alın, bu şekilde sevin. Papağanınızı törpüyle tanıştırın, gagalamasına izin verin. Bu eğitimi bir kaç gün tekrarlayın.
Pençesini elinize almanıza alıştıysa ve törpüyle bir sorunu yoksa, daha sonraki günler pençesini elinizde tutarken, tırnaklarıyla, parmaklarıyla oynayın. Törpüyü tırnağına değdirin ama törpülemeyin.
Sonraki günlerde bu duruma da alıştığında, tırnaklarından birini hafifçe törpüleyin. İtiraz ederse ona törpüyü uzatıp ne olduğunu anlamasını sağlayın. Kendi tırnağınızda ne yaptığınızı gösterin. Sonra yine bir tırnağınıtörpülemeyi deneyin. Tırnağının törpülenmesine tamamen izin verene kadar birden fazla tırnağını
törpülemeyin.
Bu eğitimi tırnak makası için de kullanabilirsiniz. Rika hem tırnaklarınıtörpületir, hem de tırnak makasına izin verir. Böylece onu elimde tutmak, onunla mücadele etmek zorunda kalmam. Ben manikür pedikür işini bitirene kadar öylece bekler. Sıkılırsa ancak, gagasıyla beni uyarır, o zaman ben de çekilir, biraz sonra yine devam ederim.

Kanat ayarı: Tırnak olayıyla aynı şekilde aslında. İlk günler kuşunuzun kanatlarının altını sevin, zamanla kanatlarını tutun, daha sonraki günler kanatlarını hafifçe açın. Bu süreç esnasında da makasla onu tanıştırın (kocaman olmasın). Ancak kendisine zarar vermemesi için fazla oynamasına izin vermeyin.İncelesin yeter. Makasla bir derdi kalmadığında ve kanatlarını rahatça açmanıza, elinize almanıza izin verdiğinde, kanat ayarı yapmak artık çok kolay olacaktır. Bu eğitim illa kanat ayarı için kullanılmayabilir. Kanat ayarıyapmayacak bile olsanız, kuşunuzun kanatlarına bu şekilde dokunabilmeniz aranızdaki iletişimi sağlamlaştıracaktır.

Yolculuk vakti: Bu eğitim, papağanınızın bir yolculuk kafesi varsa verilebilir. Ben yolculuk kafesi olarak 35x50cmlik bir kedi taşıma kafesi kullanıyorum. İçine bir ağaç dalı, oyuncak ve yemlik yerleştirdim. Papağanınızıveterinere götürürken ya da tatile giderken, gezmeye götürürken bu kafesler çok kullanışlı oluyor. Ancak papağanınıza önceden bu kafesi ve anlamınıöğretmezseniz çok zorluk çekebilirsiniz ve papağanınızı korkutabilirsiniz.
Bu eğitim çok basit. Öncelikle yolculuk kafesini papağanınızın gözü önünde hazırlayın, içine sevdiği mamalardan koyun. Sonra papağanınızı kafesin üzerine koyun ve dıştan, kafesi tanıması için vakit verin. Eğer hiç sorun çıkarmıyorsa, elinizi kafesin içine sokun ve "içeri gir, gidiyoruz hadi" deyip kuşu içeri sokun. Mamayı bulup yiyecek ve içerisini tanımaya çalışacaktır. Eğer sorun çıkmadıysa kafesin kapısını kapatın, gülerek konuşun onunla. İlk yolculuk çok kısa olmalı. Güle oynaya bir odadan başka bir odaya götürün kafesi ve kapıyıaçın, dışarı çıkarın. Rika taşıma kafesini o kadar beğenmişti ki, yarım saat içinden çıkmak istememişti Bu eğitimi haftada bir kaç kez yapın ve her seferinde yolculuk mesafesini uzatın. Odaları dolaştırın, sonraki aşamalarda hava güzelse şöyle kısa bir gezintiye çıkıp eve dönün. Kafesten çıkınca da bol bol aferin deyip ödül verin. Bu şekilde uzun yolda bile papağanınız mutlu birşekilde yolculuk yapmaya başlayacak.
Duş alma: Kuşunuzla birlikte duş alabilirsiniz Böylece kuşu yıkama olayınız da çok kolaylaşacaktır ve birlikte bir aktivite yaptığınızdan ötürü kuşunuz size daha da alışacaktır. Bunun için öncelikle kuşunuzu banyoya alıştırmalısınız. Kuşu T sopasıyla birlikte banyoya koyun, eline de sevdiği bir iki yiyecek tutuşturun. Sonraki günlerde siz banyo yaparken onu da T sopasına koyun ve yine yiyecek verin. Kuşunuz sizi banyo yaparken izlesin (başta biraz utanıyor insan ). Eğer korkmuyorsa, parmaklarınızla ona da hafifçe su sıçratın. Bir kaç defadan öteye gitmeyinşimdilik. Üçüncü seferde, yine T sopasında olsun kuşunuz fakat bu defa, siz banyo yaparken ona da sık sık su sıçratın. Zamanla su sıçratma miktarınıarttırabilirsiniz. Kuşunuz iyice alıştığında, (bilhassa yaz aylarında) tümden
banyo yapması gerektiği zaman, sizinle birlikte seve seve duşa girecektir(kulağa dikkat). Eski papağanım Haydut kendiliğinden duşun üstüne konar, o da orada sırılsıklam olana kadar banyo yapardı.

Kurulanma: Kuşunuz banyo yaptıktan ya da spreylendikten sonra, üstündeki fazladan suyu almak için onu havluya alıştırabilirsiniz. Öncelikle sizi havluyla kurulanırken görsün, sonra havlunun ucunu ona uzatın, ısırsın, tanısın. Bir iki gün böyle havluyu gördükten sonra, onunla havluyu da içeren bir oyun oynayabilirsiniz. Mesela ecnebilerin peekaboo dedikleri, bizim cee! dediğimiz çocuk oyunu. Havlunun arkasına saklanın, bir üst kenardan, bir yan kenardan ona bakın, sonra havluyu indirip cee! deyin.İçerik böyle Dünyanın her yerindeki papağanlar bu oyuna bayılıyor. Önceleri ne tepki vermeleri gerektiğini anlamasalar da, zamanla oyunun mantığını kavrayıp size katılmaya başlarlar. Böylece havlu onun sevdiği bir nesne haline gelir. İşte o zaman, havluyla kurulama olayı çoook basit bir şey haline geliyor. Ne papağanıtutmanıza gerek kalıyor, ne de onunla mücadele etmeniz. O öylece dururken siz de onu kuruluyorsunuz.
Gel komutu: Ben "çık" ve "gel" komutlarınıiki ayrıanlamda kullanırım ve kuşlarıma böyle öğretirim. Çık, elimi uzattığımda kuşun elime çıkmasını, gel, kuşun çağırdığımda bana gelmesini ifade eder. Gel eğitimine başlamak için kuşun rahatlıkla elinize kolunuza çıkmayı öğrenmişolması gerekir. Daha önce anlattığım temel davranışlardan sonra "gel" eğitimini uygulamanızı tavsiye ederim. Çünkü papağan gerçekten güvenmediği ve sevmediği birine işini gücünü bırakıp gelmek istemeyecektir. Kuşunuz T sopasındayken kolunuzu ona uzatın ve çık deyin. Kuşunuz kolunuza çıktığında ona bir ödül verin ve aferin deyin. T sopasına geri koyun. Aynı olayı bir iki kez daha tekrarlayın. Böylece kuşunuz, kolunuza çıktığında ödül alabileceğini öğrenir. Ardından, kolunuzu sopanın uzak bir köşesine dayayın ve "gel" deyin. Öteki elinizle de kolunuzu gösterin, sonra da ödülü. Eğer ne demek istediğinizi anlamaz ve elinize gelmezse, ödülü uzatın, almak için uzanacak fakat sakın vermeyin ödülü, "gel" deyin. Bu şekilde ödülü uzatarak kolunuza doğru yaklaşıp çıkmasını sağlayın (gel diye tekrarıunutmayın) kolunuza çıktığında kocaman bir aferin ve ödül.
Artık "gel" dediğinizde ve kolunuzu gösterdiğinizde kendiliğinden geliyorsa, kuşunuzu rahat ettiği başka bir yere koyun. Mesela kanepeye ya da yere. Kolunuzu uzatın ve "gel" deyin. Aradaki mesafe 30 cm falan olsun. Gelmezse yine ödülle onu kolunuza çekme taktiği uygulayın. Eğer kolunuza gelmeyi öğrenirse, sonraki günlerde mesafeyi 10ar cm açarak "gel"mesini isteyin. Bu şekilde devam ederseniz, zamanla uzak mesafelerden bile koşarak size gelecektir.
Yürüyerek gelmeyi tamamen öğrendiğinde, uçarak gelmeyi öğretmelisiniz. T sopasındayken, kolunuzu sopaya 20-30cm mesafede tutun ve "gel" deyin. Gelmezse ya da cesaret edemezse ödülü gösterin. Biraz uğraştırabilir. Uçup da gelirse, hemen ödüllendirin ve o günlük eğitimi bitirin. Gelmezse, daha önceki gibi sopada yürüyerek gelmesini isteyin, gelince ödüllendirin ve hemen arkasından da uçarak gelmesini isteyin. Zamanla, çağırdığınızda hemen gelmeyi öğrenecektir. Bu eğitim uzun vakit alabilir ve bir çok kuş, sahibine tamamen bağlanmadan çağrıya cevap vermez.

Git komutu: Eğitime başlama zili yerine kullanıyorum ben bu komutu. Rika'yı elime alıp "eğitim vakti!" diyorum ve T sopasını göstererek "git!" diyorum. O da heyecanla sopasına uçuyor ve eğitime başlıyoruz. Bu komutu öğretmek kolay. Kolunuzdayken T sopasını işaret ederek "git" deyin, ve kolunuzu o yöne doğru eğin. Bakışlarınızla da o yönü işaret edin. Çok geçmeden istediğinizi anlayıp sopasına uçacaktır. Hemen ödüllendirin. Sopasına bu şekilde gitmeyi öğrendiğinde, başka yönlere de kullanmaya başlayabilirsiniz. (Kanepeyi gösterip git demek gibi) Kelimenin anlamını iyice öğrendiğinde, aynı yöntemi kullanarak, yürüyerek de gitmesi için eğitebilirsiniz.
Duş alma: Kuşunuzla birlikte duş alabilirsiniz Böylece kuşu yıkama olayınız da çok kolaylaşacaktır ve birlikte bir aktivite yaptığınızdan ötürü kuşunuz size daha da alışacaktır. Bunun için öncelikle kuşunuzu banyoya alıştırmalısınız. Kuşu T sopasıyla birlikte banyoya koyun, eline de sevdiği bir iki yiyecek tutuşturun. Sonraki günlerde siz banyo yaparken onu da T sopasına koyun ve yine yiyecek verin. Kuşunuz sizi banyo yaparken izlesin (başta biraz utanıyor insan ). Eğer korkmuyorsa, parmaklarınızla ona da hafifçe su sıçratın. Bir kaç defadan öteye gitmeyinşimdilik. Üçüncü seferde, yine T sopasında olsun kuşunuz fakat bu defa, siz banyo yaparken ona da sık sık su sıçratın. Zamanla su sıçratma miktarınıarttırabilirsiniz. Kuşunuz iyice alıştığında, (bilhassa yaz aylarında) tümden banyo
yapması gerektiği zaman, sizinle birlikte seve seve duşa girecektir(kulağa dikkat). Eski papağanım Haydut kendiliğinden duşun üstüne konar, o da orada sırılsıklam olana kadar banyo yapardı.

Kurulanma: Kuşunuz banyo yaptıktan ya da spreylendikten sonra, üstündeki fazladan suyu almak için onu havluya alıştırabilirsiniz. Öncelikle sizi havluyla kurulanırken görsün, sonra havlunun ucunu ona uzatın, ısırsın, tanısın. Bir iki gün böyle havluyu gördükten sonra, onunla havluyu da içeren bir oyun oynayabilirsiniz. Mesela ecnebilerin peekaboo dedikleri, bizim cee! dediğimiz çocuk oyunu. Havlunun arkasına saklanın, bir üst kenardan, bir yan kenardan ona bakın, sonra havluyu indirip cee! deyin.İçerik böyle Dünyanın her yerindeki papağanlar bu oyuna bayılıyor. Önceleri ne tepki vermeleri gerektiğini anlamasalar da, zamanla oyunun mantığını kavrayıp size katılmaya başlarlar. Böylece havlu onun sevdiği bir nesne haline gelir. İşte o zaman, havluyla kurulama olayı çoook basit bir şey haline geliyor. Ne papağanı tutmanıza gerek kalıyor, ne de onunla mücadele etmeniz. O öylece dururken siz de onu kuruluyorsunuz.
Gel komutu: Ben "çık" ve "gel" komutlarınıiki ayrı anlamda kullanırım ve kuşlarıma böyle öğretirim. Çık, elimi uzattığımda kuşun elime çıkmasını, gel, kuşun çağırdığımda bana gelmesini ifade eder. Gel eğitimine başlamak için kuşun rahatlıkla elinize kolunuza çıkmayı öğrenmiş olması gerekir. Daha önce anlattığım temel davranışlardan sonra "gel" eğitimini uygulamanızı tavsiye ederim. Çünkü papağan gerçekten güvenmediği ve sevmediği birine işini gücünü bırakıp gelmek istemeyecektir. Kuşunuz T sopasındayken kolunuzu ona uzatın ve çık deyin. Kuşunuz kolunuza çıktığında ona bir ödül verin ve aferin deyin. T sopasına geri koyun. Aynı olayı bir iki kez daha tekrarlayın. Böylece kuşunuz, kolunuza çıktığında ödül alabileceğini öğrenir. Ardından, kolunuzu sopanın uzak bir köşesine dayayın ve "gel" deyin. Öteki elinizle de kolunuzu gösterin, sonra da ödülü. Eğer ne demek istediğinizi anlamaz ve elinize gelmezse, ödülü uzatın, almak için uzanacak fakat sakın vermeyin ödülü, "gel" deyin. Bu şekilde ödülü uzatarak kolunuza doğru yaklaşıp çıkmasını sağlayın (gel diye tekrarı unutmayın) kolunuza çıktığında kocaman bir aferin ve ödül.
Artık "gel" dediğinizde ve kolunuzu gösterdiğinizde kendiliğinden geliyorsa, kuşunuzu rahat ettiği başka bir yere koyun. Mesela kanepeye ya da yere. Kolunuzu uzatın ve "gel" deyin. Aradaki mesafe 30 cm falan olsun. Gelmezse yine ödülle onu kolunuza çekme taktiği uygulayın. Eğer kolunuza gelmeyi öğrenirse, sonraki günlerde mesafeyi 10ar cm açarak "gel"mesini isteyin. Bu şekilde devam ederseniz, zamanla uzak mesafelerden bile koşarak size gelecektir.
Yürüyerek gelmeyi tamamen öğrendiğinde, uçarak gelmeyi öğretmelisiniz. T sopasındayken, kolunuzu sopaya 20-30cm mesafede tutun ve "gel" deyin. Gelmezse ya da cesaret edemezse ödülü gösterin. Biraz uğraştırabilir. Uçup da gelirse, hemen ödüllendirin ve o günlük eğitimi bitirin. Gelmezse, daha önceki gibi sopada yürüyerek gelmesini isteyin, gelince ödüllendirin ve hemen arkasından da uçarak gelmesini isteyin. Zamanla, çağırdığınızda hemen gelmeyi öğrenecektir. Bu eğitim uzun vakit alabilir ve bir çok kuş, sahibine tamamen bağlanmadan çağrıya cevap vermez.

Git komutu: Eğitime başlama zili yerine kullanıyorum ben bu komutu. Rika'yı elime alıp "eğitim vakti!" diyorum ve T sopasını göstererek "git!" diyorum. O da heyecanla sopasına uçuyor ve eğitime başlıyoruz. Bu komutu öğretmek kolay. Kolunuzdayken T sopasını işaret ederek "git" deyin, ve kolunuzu o yöne doğru eğin. Bakışlarınızla da o yönü işaret edin. Çok geçmeden istediğinizi anlayıp sopasına uçacaktır. Hemen ödüllendirin. Sopasına bu şekilde gitmeyi öğrendiğinde, başka yönlere de kullanmaya başlayabilirsiniz. (Kanepeyi gösterip git demek gibi) Kelimenin anlamını iyice öğrendiğinde, aynı yöntemi kullanarak, yürüyerek de gitmesi için eğitebilirsiniz.

- Kolay Trikler:
Bu numaralar eğlenceye yönelik. Bu yüzden unutmayın, kuşunuz da sizin kadar eğlenmeli. Ayrıca bu aşama ve sonrası kuşunuzun zeka gelişimi ve kullanımı için de çok önemli.

Uyarılar:
1- Kuşunuza hepsini birden öğretmeye çalışmayın. Önce biriyle başlayın, eğer başarılı olursa ikinciye geçin ancak birinciyi uygulamaya da devam edin. Mesela el sıkışmayı öğrenince, döne geçin, bir dahaki eğitimde önce el sıkışma, sonra dön, eğer ikisinde de bir seviyeye geldiyse (tümden öğrenmesi zaman alabilir) el sallaya geçin. Eğer tamamen pekişmeden eskileri uygulamayı bırakırsanız, o da bırakır.
2- Bir hareketi öğretirken, örnek model olarak kendinizi kullanmayı unutmayın. Yani ondan istediğiniz davranışı önce kendiniz yapın.
3- Kuşunuzdan bir davranış isterken, o davranışı ifade eden kelimeleri tekrarlamayı unutmayın. Yani baştan beri "el sıkışalım!" diyorsanız, her zaman aynı lafı kullanmalısınız. Bir gün "el sıkışalım" öteki gün "merhaba" olmaz.
4- Bu, numara eğitimleri kuşunuzla sizin arasındaki bir oyun! Bunu sakın unutmayın. Kuşunuz oyun oynadığını düşünerek, sizinle ortak bir zaman paylaşmak için sizi anlamaya uğraşıyor. Siz de kendinizi açık bir şekilde ifade etmeli ve bunun bir ?oyun? olduğunu asla aklınızdan çıkarmamalısınız. Eğer kuşunuz bu eğitimi bir oyun olarak değilde bir sorumluluk olarak görmeye başlarsa, inanın onca öğrettiğiniz şeyi nasıl çabuk unuttuğuna (unutma numarası yaptığına) hayret edersiniz.
5- Kuşunuza komutları verirken, köpek eğitiminde olduğu gibi "kesin, sakin ve kararlı" olmayın! Ona komutlarını söylerken "neşeli, canlı,heyecanlı" olun. Elbette belli bir kararlılık olmalı ses tonunuzda ancak ?oyun? hiçbir zaman bir ders kararlılığında oynanmaz. Köpek sahibine boyun eğicidir ve onun isteklerini yerine getirmek için çabalar. Ancak kuşlar bağımsız ruhludur, hele zeki bir papağansa söz konusu kuş, kesinlikle zekasından kaynaklı bir inatçılığı olacaktır. Bir tanıdığım, kuşuna bir türlü numara öğretemediğinden, kuşunun daha çok agresifleşmeye başladığından yakınıyordu, sonra öğrendim ki, köpek eğitir gibi eğitmeye çalışıyormuş. Sert komutlar, kuşa bazı davranışları anlamsız yere tekrar ettirmek istemesi vs. Yani bir köpeğe otur! dediğinizde sorgulamadan oturur. Ancak bir kuşa çık! dediğinizde o an havasında değilse ya da başka bir işle uğraşıyorsa elinize çıkmayı reddedecektir. "Ama başka odaya gidiyoruz, bu yüzden çıkmalısın." diye isteğinizin sebebini açıklamadığınız sürece de elinize çıkmayacaktır (tabii bunun için "gidiyoruz"un ne anlama geldiğini öğretmelisiniz önce), hatta fazla zorlarsanız ısıracaktır. Bu yüzden üstünde bu kadar duruyorum, kuşunuzu köpeği eğitir gibi eğitemezsiniz.
6- Eğitim verdiğiniz süre boyunca papağanınızın ilgisinin sizde olup olmadığına dikkat edin. Eğer ilgisi dağınıksa ve aklı fikri başka şeylerdeyse, eğitimi kısa keserek daha uygun bir vakit ayarlayın. Eğitim sırasında etrafta müzik çalmamalı, televizyon açık olmamalı, sizden başkası orada bulunmamalı. Yani dikkati dağıtacak şeyler. Ayrıca eğitim, kafesinin bulunduğu odada olmamalı.

El sıkışma: Bunun için önce papağanınızın sağlak mı solak mı olduğunu gözlemlemeniz gerek. (mamasını ve oyuncaklarını hangi eline aldığına bakarsanız tespit edersiniz) Papağan sağlaksa, sağ elle el sıkışmayı, sol elle el sallamayı öğrenmeli. Solaksa, tam tersi (nadiren solak oluyorlar).
Papağanınızın sağ eline işaret parmağınızla hafifçe dokunun ve "el sıkışalım!" diyerek iki parmağınızı uzatın. Tabii ki anlamayacak. Parmağınızı, onu elinize almak istiyormuşsunuz gibi göğsüne uzatın, hemen sağelini kaldırıp adım atmaya kalkacak (solaksa solu kaldırır). Parmağınıza adım atmasına izin vermeden, uzattığı pençesini tutun ve yukarı aşağı sallayıp el sıkışın (nazik olun). Ve aferin deyip ödül verin. İlk gün bu kadar. İkinci gün aynı şekilde tekrar edin, bu defa iki üç kez davranışı yineleyin. Artık elini uzatması gerektiğini öğrenince en başta yaptığınız gibi işaret parmağınızla sağeline dokunun ve "el sıkışalım!" diyerek iki parmağınızı ona uzatın. Zamanla "el sıkışalım" diye elinizi uzattığınız anda o da elini size uzatacaktır.

El salla: Papağanınız sağlaksa sol eliyle el sallamalı. (onlar için daha kolay oluyor bu şekilde) Papağanınızın sol eline hafifçe dokunun, siz de sol elinizi kullanarak ona bir kaç defa el sallayın. "El salla" "güle güle!" vs. demeyi de unutmayın. Tabii ki yapmayacak, sadece ona ne istediğinizi gösterdiniz. Şimdi ona yardımcı olacaksınız. Yine, elinize almak istiyor gibi yapın. Ya adım atmak için sağ elini uzatacak, ya da daha önceden el sıkışmayı öğrendiği için istediğinizin bu olduğunu zannedip sağelini el sıkışmak üzere uzatacak. Fakat onun sağ elini kabul etmeyin ve sol elini göstererek sol elini kaldırması için onu teşvik edin. Sol eliyle el sıkışması gerektiğini zannederek sol eli uzatacaktır. Sol eli kaldırır kaldırmaz ödüllendirin, sakın eli tutmayın. İlk gün bu kadar. İkinci gün, el sıkışmayı sağ elle yapın, ardından sol eline sol işaret parmağınızla dokunup elinizi kaldırın, selam verme hareketini yapın. Eğer anlamazsa, ilk günkü çalışmayı tekrarlayın. Zaman içinde "el salla!" kelimelerinin sol elini kaldırması gerektiği anlamına geldiğini keşfedecek.
Sol elini kaldırmayı öğrendikten sonra, ikinci aşamada, daha yukarıya kaldırması için parmağınızla işaret ederek onu teşvik edebilirsiniz. O zaman sadece daha yukarı kaldırdığında ödül almalı.
Üçüncü aşamada da, yani artık "el salla" dendiğinde sol elini yukarıya kaldırır hale geldiğinde, parmaklarınızı açıp kapatarak ona bir ileri seviyeyi öğretebilirsiniz. Zamanla sizi taklit edecek ve sol elini kaldırınca parmaklarını açıp kapatmaya başlayacak. Böylece artık elini kaldırdığında ödül almayacak, parmaklarını açıp kapatarak elini kaldırırsa ödül alacak.

Dön: Önce "dön!" diyerek kendi etrafınızda bir kaç kere dönerek istediğiniz davranışı ona gösterin. Sonra elinize bir ödül alın ve kuşunuza yukarıdan uzatın ancak yemesine izin vermeyin. Ödüle uzanırken kuşunuz, "dön!" diyerek, elinizle saat yönünde ya da tersi yönde bir çember çizerek, onu kendi etrafında dönmeye teşvik edin. Öteki elinizle, kuyruğunu istediğiniz yönde dönmesi için hafifçe itebilirsiniz. İlk önceleri bir yarım dönüş yeterli olacaktır. Yarım tur döndüğü anda onu ödüllendirin. İlk gün bu kadar. Sonraki günlerde dönme işinin mantığını kapıp yarım dönüşü sorunsuz yapmaya başlayınca, tam dönüşe geçin. Artık yarım dönüş yaptığında ödüllendirmeyeceksiniz. Tam dönüş için, aynı yarım dönüş gibi ödülle onu teşvik edin, başarılı olur olmaz ödülü verin.
Bu çalışma sırasında kuşta sıkılma belirtileri görürseniz hemen başka bir numaraya geçin ya da el çırparak, ona şarkı söyleyerek moralini düzeltin. Ve yine dönme eğitimine devam edin.
Tam dönüşü de öğrenince, onu ödülle teşvik etmeyi bırakın, parmağınızla dönüşyönünü gösterin. Dönüşü yaptığında ödüllendirin.

Selam ver: Önce istediğiniz hareketi ona gösterin. "Selam" "merhaba" vs. diyerek kuşunuzun önünde başınızı eğin bir kaç defa. Sonra bir ödül alın elinize ve ödülü iki bacağı arasına doğru uzatın ve "selam!" deyin. Ödülü almak için başını eğecektir. Başını eğince ona aferin deyin ve ödülü bacaklarının arasından çekin ve normal bir şekilde ödülü verin. Mantığı kaptığında parmağınızla bacaklarının arasını işaret etmeniz, istenilen davranışı yaptığında ödül vermeniz gerekli. Ancak çalışma öncesi her zaman istediğiniz davranışı önce kendiniz yapmayı unutmayın. Zaman geçtikçe "selam!" dediğiniz anda başını eğerek size selam verecek.
Kanat çırpma: Önce kuşunuza ne istediğinizi gösterin. Ben Rika'ya ne istediğimi göstermek için elimi kolumu sallıyordum. Ama o zamanla, kendiliğinden, kanat çırpma davranışının daha çok el çırpmayı çağrıştırdığınıdüşündü. Şimdi ben el çırptığımda, bir şeyden memnun kalıp hoşlandığında ya da istenilen numarayı düzgün yaptığında kendisini kutlamak için kanat çırpıyor
Ne istediğinizi ona gösterdikten sonra kuşunuzu elinize alın ve "kanat çırp!" diyerek elinizi hızlıca on-on beş cm aşağıya indirin. Kuş dengesini korumak için kanatlarını açıp hafifçe çırpacak. Hemen ödül verin. Bu eğitimi, kuşunuz ?kanat çırp? dendiğinde kendisinden ne istendiğini anlayana kadar devam edin. Gün içinde, kendiliğinden kanat çırptığını görürseniz, hemen, içinde "Kanat çırp" kelimeleri olan bir övgü cümlesi kurun ve onu ödüllendirin. Bu numara hayvanın sağlığı açısından da önemli. Kanat çırpmak onun için güzel bir spor.

Al ve ver: Al komutu yanlızca gagasıyla birşeyi elimden alması ve ben ver diyene kadar beklemesi anlamına geliyor. Al ve Ver komutu birlikte öğretilebilir. Bunun için bir kaç oyuncak ayarlayın. Ancak bu oyuncaklar normalde kuşunuzun oynamadığı şeyler olmalı. Eğitim dışında da bunlarla oynamasına izin vermemelisiniz. Kuşunuza oyuncağı ?al? diyerek uzatın. Gagasına aldığında, eline almasına izin vermeden, avcunuzu açın ve "ver" deyin. Eğer oyuncağı atarsa, "hayır" deyin. Ve olaya baştan başlayın. Eğer oyuncağı atarak bile olsa avcunuza düşürürse hemen ödüllendirin. Zamanla "ver" dediğinizde ağzındakini avcunuza bırakması gerektiğini öğrenecek. Bu eğitim biraz zaman alabilir. Al-ver komutlarının ileri seviyedeki ?getir? komutuna geçiş için çok çok iyi pekişmesi lazım.
Zaman geçtikçe "al" dediğiniz oyuncağı almalı, ve siz "ver" diyene kadar ağzında tutmalı. Tabii kuşun canını sıkacak kadar uzun zaman beklemeyin ?ver? demek için.

Tut: Tut komutu sadece ayağıyla birşeyi tutması için kullanılmalı. Bunun için küçük bir sopa parçası işinizi görecektir. Sopayı tut diyerek kuşun ayağına doğru uzatın. Ağzıyla almaya çalışırsa "hayır" deyin ve izin vermeyin. Ayağıyla uzanıp aldığında da ağzına alıp oynamasına fırsat vermeden onu hemen ödüllendirin. Hemen ardından, yine oynamasına izin vermeden, avcunuzu uzatın ve "ver" deyin. Eğer vermezse parmaklarınızla oyuncağı elinden bırakması için onu teşvik edin. Oyuncak avcunuza düşer düşmez kuşunuzu ödüllendirin. Zaman içinde ayağını uzatarak oyuncağı kendiliğinden avcunuza bırakacaktır.
Ben Rika'ya tut derken bir de şunu yapıyorum. Ayağına sopayı uzatıyorum, ayağıyla tuttuğunda sopanın öteki ucunu bırakmadan hafifçe çekiyorum ve "tut tut tut tut!" diye tekrar ediyorum. Rika sıkı sıkı tutuyor, çekiyor, sopayı bana bırakmıyor Hemen ödül. Daha sonra ayağında sopa öylece dururken, "ver" diyorum, uzatıp avcuma bırakıyor. Ve yine ödül. Bu aramızdaki bir oyun.

Aslında daha bir çok kolay numara var. Kanat germe, evet-hayır, silkelenme vs. gibi. Ama şimdilik benden bu kadar. Onları da daha sonra yazarım belki.
Şu anda Rika kolay numaraları gayet güzel yapıyor ancak pekişmesi için çalışmaya devam ediyoruz ve ileri düzey numaralara başladık. Şu anda renkleri öğreniyor. Kırmızı ve sarıyı tamamen ayırtedip doğru oyuncakları seçse de maviyi bir türlü çözemedi Maviyi istediğimde hep kırmızı oyuncağı veriyor

- İleri düzey numaralar:
Takla at: Bu numara, silahla vurulup düşme numarasının da (öyle bir numara var ) temelini oluşturuyor.
Sırt üstü yat: Sırt üstü yatma numarası, ölü taklidi numarasının temelidir. Ancak bu numara için kuşunuzun size gerçek anlamda güvenmesi şarttır.Aşağıda sırt üstü yatan bir jako videosu görülmektedir:




Dans etme: Çeşitli dans hareketlerini içerir. Bazı kuşlar bu olayı kendiliğinden öğreniyor. Bilhassa kakadular.
Renkler: Önce temel renklerle başlanır: kırmızı, sarı, mavi. Daha sonra mor, yeşil ve turuncu da performansa göre işin içine katılabilir sanırım. Göreceğiz.
Şekiller: Henüz bu aşamaya geçmedik. Ama renkleri öğretmekle aynı mantıkta.
Getir: Bir çok ileri düzey triğin temeli bu komuta dayanır. Kaykay kaymaktan tutun da, basketbol oynamaya kadar. Oldukça zaman ve uğraş isteyen bir komut bu. Getir komutundan önce kuşun al, tut ve ver komutlarını çok çok çok iyi öğrenmesi, iyice pekiştirmesi gerekir.
Oyunlar: Getir komutuna bağlı olarak öğretilirler. Çocuk zeka oyunları (Şekilleri yerleştirme, halkaları dizme vs.), tekerlekli sepet sürme, kaykay gibi.. Çoook ilerde.

{ 0 yorum... Skip ke Kotak Komentar }

Tambahkan Komentar Anda

 

Etiketler

2013 albümü 23 NİSAN ahşap boyama ahşap boyama alışveriş Aperatifler baby shower battaniye bayram kurabiyeleri bayram kutlaması bebek kurabiyeleri bebek şekeri bezden pasta börekler brunchtayız butik cupcake butik kurabiye butik pasta cheesecake Cikolata Corbalar Cumhuriyet Bayramı çizgi film karakterli kurabiyeler çocuklar için elişi çorbalar davet sofrası değerlendirme değişik el işleri dekorasyon dekoratif duvar boyama DIY(kendin yap) Diger diğerleri dikiş diş bugdayı kurabiyeleri doğum günü kurabiyeleri dost sofraları düğün kurabiyesi erkek çocuklar için kurabiyeler et yemekleri Etamin Etkinlik Tarifleri evlilik teklifi kurabiyeleri fotoğraf merakı garnitürler geri dönüşüm gezilecek yerler giysi yenileme goblen hamur işleri hastane odası hediye hediyeleşme etkinliği kahvaltılıklar Kahvaltiliklar keçe kedi maması kedi yemekleri kekler ve tartlar kına kurabiyeleri kış hazırlıkları / turşular reçeller kız çocukları için kurabiyeler kombin köfteler köpek maması köpek yemekleri kurabiyeler kuş maması makarnalar Malatya Kofteleri Mayalilar mekan tavsiye meyve tatlıları Mezeler mezuniyet kurabiyeleri Minyatür mobilya yenileme nakış ne nerede yenir online alışveriş Oyunlar örgü giysi özel günler pastalar peçete katlama pilavlar reçeller salatalar salatalar ve mezeler sebze yemekleri sergi sevgililer günü kurabiyeleri sipariş sofralarım Sohbetler sürpriz hediyelerim süslü lezzetler sütlü tatlılar şalvar şeker hamuru şerbetli tatlılar takı ve aksesuar tarifler tatil Tatlilar tavuk yemekleri Tavuklu Yemekler tığ işi tığ işi aksesuar tığ işi giysi trend tuzlular tv programı ve basın Uluslararasi Tarifler yeni yıl çalışmaları yenimoda yeniyıl çalışmaları yetişkinler için kurabiyeler yıldönümü kurabiyeleri Yoresel Yemekler yöresel yemekler zafer bayramı zeytınyağlılar Zeytinyaglilar

Popüler Yayınlar

Evde Hobi Yemek © 2012 | Template By Jasriman Sukri